Yel girmek ne demek ?

Koray

New member
“Yel girdi bana!” diyen birinin hikâyesi, aslında Türk tıbbının en eski komedisidir

Dostlar, şimdi dürüst olalım: Hepimiz bir gün “yel girdi bana” cümlesini duymuşuzdur. Belki anneannen söylemiştir, belki komşunun o meşhur “doğal terapist” teyzesi. Ya da belki sen, sabah soğukta cam açık uyuyup kalktığında enseni tutarak aynı cümleyi fısıldadın:

> “Kesin yel girdi.”

Ama şu bir gerçek ki, bu memlekette “yel” dediğin öyle basit bir hava akımı değildir. O, tıbbın mistik versiyonu, kas tutulmasının folklorik açıklaması, hatta bazen insan ilişkilerinde bile bahane olabilecek kadar çok yönlü bir fenomendir.

---

1. Yel girmek: Havanın insana darılması olayı

Tıbbi olarak baktığımızda “yel girmek” kas spazmı, sinir sıkışması, ya da soğuğa bağlı kasılma gibi fizyolojik sebeplerle açıklanabilir.

Ama biz bunu hiç öyle anlatmayız. Çünkü bizde bilimden önce “tecrübe” konuşur.

Yani doktor “kas tutulması” dese de, mahalledeki teyze der ki:

> “Ah yavrum o yel ta ensenden girmiş, kalçandan çıkamamış. Onu bir güzel bardakla çekmek lazım!”

Ve o andan itibaren sen, modern tıbbı bırakıp “bakır bardak + kolonya + çakmak” üçlüsüne teslim olursun.

---

2. Erkeklerin stratejik yaklaşımı: “Benim kaslarım fazla sıkı ondan”

Erkek forumdaşlarımız genellikle “yel girdi” konusuna mantıkla yaklaşır ama sonuçta yine battaniye altında limonlu çay içerken bulunurlar.

İlk aşamada reddederler:

> “Yel mel girmez bana, ben dün halı saha yaptım o kas ağrısıdır.”

Sonra ağrı geçmeyince plan yapılır:

– “Sıcak havlu mu bassam?”

– “YouTube’da bir adam var, sırtına cam kupa yapıyor, işe yarıyormuş.”

– “Abi şu kas gevşetici kremden sür, anında geçer.”

Ama işler genellikle şöyle biter:

O krem kokusuyla evi doldurur, battaniyeye sarılır ve sessizce düşünür: “Demek ki gerçekten yel girmiş…”

Erkekler için bu olay stratejik bir yenilgidir. Ama ders çıkarırlar: “Bundan sonra camı açık uyumayacağım.”

---

3. Kadınların empatik yaklaşımı: “Senin sırtına soğuk vurmuş tatlım.”

Kadınlar bu konuda çok daha duyarlıdır. Çünkü “yel girmek” sadece fiziksel değil, duygusal bir olaydır.

> “Senin enerjin biraz düşmüş, sırtından rüzgâr girmiş, kalbini üşütmüş.”

Bir kadın, yel giren birine önce çay yapar, sonra battaniye örter, sonra da annesinden kalma reçeteyi uygular:

– “Isırgan otuyla ovalayalım, rahatlatır.”

– “Biraz nane yağı sürelim, ferahlatır.”

– “Dur, kupayı ısıtayım, camla çekelim.”

Yani kadınlar olaya bir iyileştirme ritüeli gibi yaklaşır. Onlar için “yel” sadece kaslarda değil, ruh halindedir. Ve tedavinin ana bileşeni sevgidir.

---

4. Yelin gizemli kökeni: Anadolu fiziği 101

Yel, Anadolu’nun gizemli elementidir. Ne görülür ne ölçülür ama etkisi tartışılmaz.

Rüzgârın kardeşi, cereyanın kuzeni, grip virüsünün uzaktan akrabasıdır.

Eskiler yeli şöyle tarif eder:

> “Soğuk hava bir yerden girip çıkmazsa, orada yel kalır.”

Bu yüzden de “yel girmek” ifadesi aslında bir enerji dengesizliği teorisidir.

Bugün batı tıbbı buna “kas kontraktürü” der, ama biz “yağlı sıcak bez koy geçer” deriz. Çünkü bizde fiziksel dertlerin manevi açıklaması da vardır.

---

5. Yel girmesinin sosyal etkileri: Bahane sanatı

“Yel girdi” cümlesi, Türk toplumunda inanılmaz esnek bir bahanedir.

– Toplantıya geç mi kaldın? “Abi sabah kalkamadım, yel girmiş.”

– Spora gitmedin mi? “Omuzuma yel girmişti, ısınamadım.”

– Misafirlikte otururken bir anda sessizleştiysen? “Sanki yel vurdu gibi oldum.”

Hiç kimse bu cümleyi sorgulamaz. Çünkü herkes bilir ki, yel girince her şey olur.

Bu yönüyle “yel girmek”, toplumsal empatiyi de artırır. Kimse yelle tartışmaz, çünkü o görünmez bir otoritedir.

---

6. Yel tedavisi: Kupa, bardak, kolonya, dua kombinasyonu

Tedavi yöntemleri bölgesel olarak değişir ama ana fikir ortaktır:

– Bardak çekme: Yelin girdiği bölgeden “çıkarılması” amaçlanır. Yani fizyolojik olarak vakumla kas gevşetme, psikolojik olarak “artık geçti” hissi yaratma.

– Kolonya ile ısınma: Çünkü alkolün buharlaşma hızıyla birlikte içimizdeki moral de biraz canlanır.

– Isıtıcı yastık: Modern versiyonu. Artık “elektrikli yel çıkarıcı” diyebiliriz.

– Dua: Her ihtimale karşı enerji dengesi için.

Ve sonuç genellikle aynıdır: birkaç gün sonra ağrı geçer, kişi der ki:

> “Gördün mü, yeli bardakla aldık, vücudum rahatladı.”

Halbuki o sırada sadece kas gevşemiştir. Ama inanç da bir tedavidir, değil mi?

---

7. Beklenmedik yerlerde yel girmek

Yel sadece enseden ya da sırttan girmez.

– Ayağa girer: “Yere oturdum, yel girdi, kalkamıyorum.”

– Göze girer: “Rüzgâr esti, gözüm yandı, kesin yel girdi.”

– Duygulara bile girer: “Kalbime yel girdi, moralim bozuldu.”

Yani yel, sadece hava değil, bir metafordur.

İlişkilerde bile “soğukluk” varsa, orada da yel vardır aslında.

---

8. Yel girmek 2.0: Dijital çağda rüzgârın yeni formu

Artık “yel girmek” sadece fiziksel değil, dijital bir deneyim.

– Klima direkt suratına vurduysa: “Ofiste yel girdi.”

– Sosyal medyada linç yediysen: “Yel gibi esti üstüme.”

– Wi-Fi çekmiyorsa: “Bu odaya yel bile girmiyor.”

Yani kavram evrildi. Artık sadece kaslara değil, internete de yel giriyor.

---

9. Forumdaşlara çağrı: Sende en son nereye yel girdi?

Hadi itiraf edelim, herkesin bir “yel girdi” anısı vardır.

Birinin ayağına, birinin beline, birinin sinirine…

Yazın şu alta:

> “Bana geçen hafta klima yeli girdi, üç gün döndüm.”

> ya da

> “Beni değil, kedime yel girdi; battaniyeden çıkmadı.”

Çünkü bu forumda gülerek iyileşmek serbesttir.

---

Son söz:

Yel girmek, aslında Türk kültürünün en yaratıcı ortak şakasıdır.

Bilimsel açıklaması olsa da, biz yine de üzerine kolonya döküp bardakla almayı severiz. Çünkü mesele sadece kas değil; inanç, alışkanlık ve sıcak bir battaniyenin verdiği güven hissidir.

O yüzden dostlar, camı açık uyumayın, klimayı doğrudan üzerinize çevirmeyin, ama en önemlisi:

Hayata yel girmesin, kahkahadan başka şey bulaşmasın!
 
Üst