Ucu açılmış kalem hangi modele örnek verebiliriz ?

Melis

New member
Ucu Açılmış Bir Kalem: Hayatın Kırılma Noktaları

Selam dostlar,

Bugün sizlerle belki de hepimizin bir köşede yaşadığı ama pek dile getirmediği bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Basit bir kalemden, ama aynı zamanda hiç de basit olmayan bir yaşam metaforundan bahsedeceğim. Hani ucu açılmış bir kalem vardır ya — biraz yıpranmış, ama hâlâ yazmaya kararlı. İşte o kalem, bana her zaman hem insanı hem hayatı hatırlatır.

---

Bir Masanın Üstünde Başlayan Hikâye

Bir sonbahar akşamıydı. Güneş, perdenin arasından masama son ışıklarını gönderirken önümde duran kaleme baktım. Ucu açılmış, boyası biraz soyulmuş, kenarları zamanla parlamıştı. Yanında ise yepyeni bir dolma kalem, kutusuyla birlikte pırıl pırıl duruyordu.

Hangisini elime alacağımı düşündüm. O an fark ettim ki, her kalem bir karakter gibiydi, tıpkı insanlar gibi: kimisi parlak, kimisi sade ama yaşanmışlıkla dolu.

İşte tam o sırada, hikâyem başladı.

---

Karakterler: Cem ve Elif

Cem, planlı, düzenli, çözüm odaklı bir adamdı. Hayatındaki her şeyin bir anlamı, bir hedefi olmalıydı. Kalem bile öyle… Ucu hep sivri, mürekkebi hep taze olmalıydı.

Elif ise bambaşka bir ruha sahipti. Detaylarda kaybolur, bir kelimenin altındaki hissi, bir satırın ardındaki kalbi arardı. O, kalemin nasıl yazdığından çok, ne yazdığını önemserdi.

Bir gün bir kafede otururken, Elif Cem’e dönüp gülümsedi.

— “Senin kaleminin ucu hep açık. Hiç sıkılmaz mı bu kadar yazmaktan?” dedi.

Cem şaşırdı.

— “Yazmak için var zaten, Elif. Açılmazsa işe yaramaz.”

Elif’in gözleri derinleşti.

— “Ama ucu çok açılırsa, kâğıdı yırtar Cem… Bazen durmak da gerekir.”

İşte o anda Cem ilk defa durdu. Kafasında, “ucu açılmış kalem” bir nesneden çok daha fazlasına dönüştü.

---

Ucu Açılmış Kalem: Dayanıklılığın ve Yorgunluğun Simgesi

Rüyalar gibi, bazı eşyalar da bizi içimizdeki aynaya bakmaya zorlar.

Cem için kalem, ilerlemenin sembolüydü. Ne kadar açılırsa, o kadar hedefe yaklaşılırdı. Ama Elif için ucu açılmış kalem, yorgun ama dirençli bir kalpti. Yazdıkça incelen, ama hâlâ çizgiden sapmayan bir ruhun metaforuydu.

Günlerden bir gün Cem’in projesi çöktü. Planlar, sayılar, stratejiler… Hepsi dağıldı. Masasında bir tek o eski kalem kaldı. Elif’in sözleri yankılandı zihninde:

“Ucu çok açılırsa, kâğıdı yırtar…”

Cem o an fark etti. O güne kadar başarıyı hep keskin bir uçla ölçmüştü. Oysa bazen kalemin tıkanması, yeniden açılması gerekirdi. Tıpkı insanların da bazen durup nefes alması gerektiği gibi.

---

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi

Cem, erkeklerin çoğu gibi, her sorunun bir çözümü olduğuna inanıyordu. Hayat bir denklem, insanlar da değişkenlerdi. Ama Elif, farklı bir yerden bakıyordu. Onun için hayat bir denklem değil, bir hikâyeydi; bazen anlamı başta değil, sonunda bulurdun.

Forumdaki dostlar, belki siz de fark etmişsinizdir:

Erkekler genelde “nasıl düzeltirim?” diye sorar,

Kadınlar ise “neden böyle oldu?” diye hisseder.

İşte ucu açılmış kalem tam da bu iki dünyanın birleşim noktası gibidir.

Hem düzeltmek ister, hem anlamak.

---

Bir Kalemin Dili: Yazarken İyileşmek

Elif bir gün Cem’e küçük bir not bıraktı:

> “Kalemini çok açma. Bırak, bazen kendi yazsın seni.”

Bu cümle Cem’in içini delip geçti. Çünkü bazen biz kalemi tutarız sanırız, oysa kalemdir bizi yazan.

Ucu açılmış kalem, tıpkı yorgun ama hâlâ güçlü bir ruh gibi, çizgileri daha yavaş ama daha derin bırakır. Her kelimesinde yaşanmışlık, her harfinde sessiz bir sabır vardır.

Bir forum üyesi olarak hep düşünürüm: belki de bizler de bu satırları yazarken, o kalemlerin ta kendisiyiz. Yıpranıyoruz, inceliyoruz ama hâlâ yazıyoruz. Çünkü anlatmak, insanın kendini onarma biçimidir.

---

Hikâyenin Sonu: Yeniden Yazmak

Zaman geçti. Cem ve Elif’in yolları ayrıldı. Ama Cem, o eski kalemi bir türlü atamadı. Her toplantıya, her seyahate götürdü.

Bir gün kalemin ucu tamamen bitti. O an Cem kalemi çöpe atmak üzereyken durdu.

Kalemi parmaklarının arasında çevirdi.

Bir an düşündü: “Belki de mesele kalemin yazması değil… Onunla ne yazdığın.”

Kalemin ucunu yeniden açmadı. O haliyle, eksik, yarım ama anlamlı bir şekilde çekmecesine koydu. Çünkü bazı şeylerin tamamlanması değil, tam yerinde durması gerekir.

---

Forumdaşlara Bir Soru

Şimdi size soruyorum dostlar:

Hayatınızda “ucu açılmış kalem” gibi bir şey var mı?

Yıpranmış ama hâlâ elinizde tuttuğunuz bir ilişki, bir umut, bir hedef?

Belki de o şey, sizi hâlâ siz yapan parça.

Bazen yeni bir sayfa açmak için değil, eski bir satırı anlamak için durmak gerekir.

Belki de hepimiz birer kalemiz; yazarken bitiyor, ama yazmadan da var olamıyoruz.

---

Son Söz

Ucu açılmış bir kalem, bir modele değil, bir insan hâline örnektir.

Yorgun ama üretken, incelmiş ama dirençli, sessiz ama anlamlı…

Tıpkı bizler gibi.

Kimbilir, belki de bu yazıyı okurken elinizdeki kaleme bakarsınız.

Belki o da size bir şey anlatmak istiyordur —

“Yazmaya devam et, çünkü hikâyen henüz bitmedi.”
 
Üst